Bilim insanları bilinçaltını anlatırken bir bilgisayarın ana belleğine benzetiyorlar. Daha anne karnından
itibaren görüp seyrettiklerimizle, duyup dinlediklerimizle hatta dinlemediğimizi sandıklarımızla tıka
basa doldurduğumuz, pek de kontrolümüzde olmayan bir yer bilinçaltımız. Bilgisayarımızın masa
üstüne kaydettiğimiz dosyaları bilgisayarımızı açar açmaz görüyoruz ama kaydettiklerimizin bundan
ibaret olmadığını biliyoruz. Açtığımız klasörlerde çeşit çeşit dosyalarımız var. Nasıl dosyalarımıza
ihtiyacımız olduğunda arayıp buluyorsak, bilinçaltımız da yaşarken kaydettiklerini istediği dosyadan
arayıp buluyor. Aradaki fark; biz bilgisayarda dosyalarımızı disket işaretine basarak kaydediyoruz ama
bilinçaltımızın kayıt için bizim komutumuza ihtiyacı yok. O her şeyi kaydetmek üzere baştan
programlanmış. Bilgisayardan dosyayı biz çağırıyoruz, bilinçaltımızsa istediği dosyayı kendisi isterse
çıkartıyor karşımıza.
Ne İşe Yarıyor Bilinçaltımız?
Kaç yaşındaysak o kadar yıldır kayıt yapıyor. Özellikle ilk sekiz yıl boyunca kaydettikleriyle
inançlarımızı oluşturuyor, duygularımızı hatta davranışlarımızı yönetiyor. Biz istesek de istemesek de
temcit pilavı gibi kayıtları çalıp duruyor arka planda. Hani o içimizdeki ses ve ağzımızdan
kaçırdıklarımız var ya, işte onlar bilinçaltımızdan geliyor. Niyeti iyi, kendince bizi yanlış yapmaktan
koruyor. Üstelik aldığımız eğitime, bugüne kadar bilinçli olarak öğrendiklerimize de pabuç bırakmaya
hiç niyeti yok. Biz bilmiyoruz ama bilinçaltımız bugüne kadar kaç basamak merdiven çıktığımızdan
tutun da ne zaman neye güldük, niye ağladık hepsini biliyor. Gün gün kayıtta. ‘Yok canım, olmaz öyle
şey!’ demeyin. İzlediğimiz filmleri, dinlediğimiz şarkıları hatırlıyor musunuz? Hatırlamıyorsanız da
üzülmeyin, ‘O’ hatırlıyor. O tek kaşlı, sürekli ağlayarak şarkı söyleyen küçük erkek oyuncuyu, kara kuru
şarkıcı kızı, acıların kadınını, bir türlü iki yakaları bir araya gelmeyen fakirleri, merhametsiz insanları,
dertleri bir türlü bitmeyen şu arabesk şarkıcıları, melankolik parçaları, komşu teyzelerin camdan cama
söylediklerini ve daha nicelerini. Biz bilinçli olarak kayıtları silmezsek onun da silmeye niyeti yok. Belki
biz onların film olduğunu ve senaryodan ibaret olduklarını, o şarkıları söyleyenlerin hatırı sayılır güzel
hayatlar yaşadığını biliyoruz. Bilinçaltımız bilmiyor. Üstelik bize hatırlattığı da o film karakterleri ya da
şarkı sözleri değil, onların bizde bıraktıkları hisler ve inançlar. Belki de bugüne kadar maddi olarak
istediğiniz konuma gelmemenizde şu tek kaşlı oğlanın, aşkta bir türlü aradığınızı bulamamanızda
minik saksağanın rolü büyüktür. (Oyuncu ve şarkıcı isimlerini havaya girmesinler diye özellikle
yazmıyorum.)
Bilinçaltımız Ne Kadar Temiz?
Doğru bilgi ve inançlarla dolmadıysa hiç temiz sayılmaz. Bilinçli bir şekilde mevsim geçişlerinde
evimize, gardırobumuza yaptığımız gibi bilinçaltımızı da temizlemek ve sadeleştirmek, artık
ihtiyacımız olmayan düşünce kalıplarından, bize yük olan inançlarımızdan arınmak gerek. Öncelikle
bilinçaltımızın varlığını ve bize anlattıklarını fark etmemiz iyi bir başlangıç. Falanca kişiyi
gördüğümüzde içimize bir sıkıntı geliyorsa, herhangi bir şeyden nedenini bilmeden korkuyorsak,
gittiğimiz yerlerde nedensiz iyi ya da kötü hissediyorsak bilinçaltımız bize bir şeyler anlatmaya
çalışıyordur. Yılın belli dönemlerinde yaşadığımız farklılıklar, çektiğimiz karın ağrıları bile bize
bilinçaltımızın fısıldamaları olabilir. Bir de toplum olarak konuşup dinlediklerimiz var tabii. Cam açık
ortamlarda kimse değil ama biz üşütüp hasta oluyorsak da toplumsal bilinçaltımız işbaşında demektir.
Bilimsel gerçeklere kulaktan dolma bilgilerden, hurafelerden daha çok değer veren toplumlarda cam
açık diye üşüten, çıplak ayakla dolaştı diye çocuk sahibi olamayanlar yoktur.
Bilinçaltımızı Nasıl Temizleriz?
Bir uzmandan destek almak en güzeli. Tetha, Reiki, Hipnoz gibi çalışmalarla da bilinçaltı temizliği
yapılabilir. Kendi kendimize yapacağımız olumlamalar da yanlış düşünce kalıplarımızı temizler. İşe
bilinçaltımızın bize ne anlatmaya çalıştığını fark etmekle başlayabiliriz. Sessiz, rahatsız
edilmeyeceğimiz bir odada kendimize ‘Neden?’ diye sorduğumuz herhangi bir konuda cevabı almak
için düşünmeden konuşup ses kaydı alabilir ya da yazabiliriz. Elimize kalemi alıp düşünmeden
yazdığımızda anlattıklarımızın içinden bize gülümseyen o basit cevabı bulmak hiç de zor değil.
Sonrasında yapmamız gereken tek şey bulduğumuz yanlış kalıbın yerine doğrusunu koymak. Cevabın
doğru olmadığından şüphelenmemize de gerek yok çünkü bilinçaltı yalan söylemez, kıvırmaz, anlatımı
yumuşatmaz. O yüzden olsa gerek insanlar sarhoşken ağızlarındaki baklayı çıkarıverirler. Gizlisi saklısı
kalmaz. Bilinçaltımızın bize anlattıklarından çok farklı düşünüyor olabiliriz çünkü ‘O’ duyduğu,
gördüğü her şeyi doğru ya da yanlış demeden kaydeder. Bilincimizse ikisini birbirinden ayırır. O
yüzden birbiriyle çelişen birçok düşünce ve davranışımız vardır. Kaba kuvvetin hiçbir sorunu çözmeyip
büyüteceğini bilinç düzeyimizde bildiğimiz halde kendimizi kavganın tam ortasında bulmamız
bilinçaltımızın çocukluğumuzda bir yerlerde sorunun bu şekilde çözülebildiğini zannetmesinden
kaynaklanabilir.
Son birkaç hatırlatma olarak çocukların da bilinçaltının kayıt yaptığını, bizim her sözümüzün onların
geleceklerini şekillendirdiğini belirtmeden geçemeyeceğim. Siz de nadide oyuncuları, arabesk ruhlu
şarkıcıları hatırladığım gibi hatırlanmak istemiyorsanız bu kulağınızın bir köşesinde dursun. Bugüne
kadar kaydolan oldu diyorsak da bundan sonra dinlediğimiz şarkılara, izlediğiniz programlara daha
seçici yaklaşmamız bilinçaltımızın daha da kirlenmesini önleyebilir. Atlattığımız büyük küçük
hastalıklarda da bilinçaltımızın epey rolü var. Henüz okumadıysanız Louise L. Hay’in Düşünce Gücüyle
Tedavi (Altın Kitaplar) ve Joseph Murphy’nin Bilinçaltının Gücü (Diyojen Yayınları) kitaplarını öneririm.
Bilinçaltı konusunda hazırlanmış doyurucu bilgiye sahip ve bilinçaltı temizliği için kolay uygulanabilir
yönlendirmeleri olan kitaplar.
Superrr